Bulunduğu yerden onlarca yıl sonrasını görebilen kemal erlerinden Mahmud Es’ad Coşan hocamız bir zaman yöneticisi olarak çağının içinden ve ilerisinden hedefler ve hizmetler ortaya koymuştur.
Dinlemek için:
Çok başarılı sosyal ve ekonomik müesseseler kurup geliştirmiştir:
HAKYOL: Eğitim, Yardımlaşma ve Dostluk Vakfı. Nice insan bu muazzam kurum sayesinde ideali olan ve ona sahip çıkan şuurlu bireylere dönüşmüştür.
İLKSAV: İlim, Kültür ve Sanat Vakfı, kulluk ve sanat arasındaki ilişkiyi kuracak erdeme ulaşmalarında yol gösterici olmuştur.
Sağlık Vakfı: Sağlıklı beslenme ve yaşam kültürü henüz gündemde yok iken farkındalık sağlayacak çalışmalarıyla dikkat çekmiştir.
Henüz 'Çevre Bakanlığı' ortada yokken çevre dernekleri kurulmuş, günümüzün en etkin kurumlarından birinin temeli sağlamca inşa edilmiştir.
Kadın ve aile dernekleri, çıkardığı dergiler, kitaplar, yayınları, okullar, kurslar, şirketler, eşine az rastlanır ve bütün camialara örneklik eden faaliyetler ile tasavvufu ve mutasavvıfları 'kitabi' ve 'geleneksel' tanımlar arasından çıkarmıştır.
”Tasavvufun dervişlerin nefesleri adedince tarifi vardır” tanımındaki değişkenliğe uygun olarak, “yaşanılır” bir hayat tarzını, onu tanımlamaya ehil ve yetkin bir önder olarak, her çağda ve durumda farklılık arz edecek biçimde yaşayarak göstermiştir.
Çevre dernekleri
Mahmud Es’ad Coşan hocamız, “İslam fıtrat dinidir, hayat şartlarına uygundur. Ona inanmadan, sımsıkı sarılmadan hayatın mânası tam anlaşılamaz; çevre, tabiat ve kâinata uyum sağlanamaz” demektedir. Dünya ve içindekileri İslam’ın belirlediği bir çerçeveden gören ve tanımlayan hocamız “çevre” diye bir kavramın henüz gündem olmadığı dönemlerde ona olan sevgisini şöyle dile getirmiştir:
Çevre ile ilgili işler henüz bakanlık seviyesinde bir kuruluş değil iken 1994 yılında ormanları ve çevreyi koruma işini kendisine ve sevenlerine bir görev olarak kabul ettiğini şöyle açıklamaktadır:
“Bizim birkaç yıldan beri başlattığımız çok güzel çevre ve kültür çalışmalarımız vardı. Bunları hızlandırmalı ve genişletmeliyiz. Her il, ilçe, belde ve köydeki değerli kardeşlerimden rica ediyorum: Muhitinizde bir çevre ve kültür derneğiniz yoksa hemen kurun. İmkân var ise devletin ormanlarını kiralayın, koruyun, işletin. Bölgenizdeki değerlendirilmemiş alanları, ucuz arazileri satın alarak şahsî mülkünüz olarak ağaçlandırın.”
Var olanı ormanlık alanları yangından erozyondan korumanın yanında Hocamızın henüz ağaçlandırılmamış alanları dahi aşk ve şevk ile ağaçlandırma işine giriştiğini görüyoruz:
“Bir kısım tasarruflarımızı arazi alımına kaydırarak, şahsen veya aile, grup, dernek, vakıf olarak o araziyi ihyaya çalışın; mera, mezra, kavaklık, fidanlık, spor sahası, meyvelik, koruluk, sosyal alan, park, bahçe yapın. Bataklık, çoraklık, taşlık, çöl, bayır, dağ demeyin, sondaj vurun, su çıkarın, yoksa tankerle, traktörle, kovayla su taşıyın, küfeyle toprak getirin, yüzlerce, binlerce ağaç dikin (özellikle fıstık çamı teşviklidir, ceviz güzel ve kıymetlidir). On sene, yirmi sene, yüz sene sonrasını, çocuklarınızı, torunlarınızı düşünün! Var gücünüzle ve tüm aile olarak çalışın, tatili, bayramı, emekliliği, mesai haricini hep bu yolda değerlendirin!”
Tıpkı kendisinin ifade ettiği gibi on sene, yirmi sene, yüz sene sonra olabilecekleri görmüş ve tehlikeyi sezmiş biri olarak şahsi yatırımların bile bu sahaya yönlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor. Bu denli şiddetli bir ihtiyaç henüz vuku bulmadı belki ama insanların kovayla bir ağaca su taşıyacağı günlerin çok uzak olduğu söylenemez. Çevre anlayışını “Bence İslâm ahlâkı budur, tasavvuf âdabı budur, insanlık icabı budur, yeryüzünde halifetullah olmak böyle olur, mârifetullah böyle oluşur, muhabbetullah böyle gelişir.” Diye tarif eden M. Es’ad Coşan hocamız bu şuuru hem halka hem de Hakk’a karşı bir mesuliyet olarak değerlendiriyor:
İmanla ve kulluk ile özdeşleştirilmiş bu çevre anlayışı ile Hocamız günümüz sorunlarını sayıp dökerek adeta söz verir:
“Dağları erozyondan, ovaları çölleşmekten; münbit toprakları sürüklenip ziyan olmaktan kurtaracağız; ülkemizin çoraklaşmış, kuraklaşmış, çıplaklaşmış yerlerini yemyeşil ağaçlandıracağız. Dallardan meyveler sarkacak, gölgelerinde insanlar oturup kır sefaları yapacak, neşe ile Kur’an okuyup ilahi söyleyecek, zikredip ibadet edecek, dallarda kuşlar ötüşüp bize refakat eyleyecek. Şaşırmış, İslâm’dan uzaklaşmış, aslını, harsını, örfünü, âdetini unutmuş zavallı insanları güzel tabiatla, temiz havayla, zümrüt dekorlarla, engin çayırlar, ulu dağlarla yeniden tanıştıracağız, gençleri sigaradan, uyuşturucudan, nefsine, zevkine esir olmaktan, şeytana uymaktan kurtaracağız… İnşaallâhu Teâlâ!”
İlk Aile eğitim dinlenme kampları; Yeni bir tatil anlayışı
Mahmud Es’ad Coşan Hocamız bireylerin fert fert eğitimine önem verdiği gibi küçük bir topluluk olan ailenin “birlikte” saadetine, mutluluğuna ve eğitimine de bir o kadar önem vermiştir. Zira aile birbirinden kopuk parçalar değil, baktığı yöne birlikte bakan, gittiği yere birlikte giden, iş-aş-kader birliği etmiş bir bütündür. Onun bu yaklaşımında belki de birlikte öğrenmeyi bırakan, ebeveynlerden sadece birinin üstlendiği ancak o bir kişinin yürütmesi ile tamamlanamayacak olan “öğrenme-öğretme” işinin ailenin “müşterek” çabasına dönüştürme gayreti vardır:
“Vakıflarımızın, çevre-kültür-ahlâk ve kadın-aile derneklerimizin çalışkan ve fedakâr idarecilerine, gayur ve faal ihvanımıza rica ediyorum: Aman, yaz tatillerini iyi değerlendirsinler, güzel eğitim, öğretim ve dinlenme programları tertip etsinler; çocuklar için temiz havalı yerlerde, eğlendirerek öğretmeyi amaçlayan “yaz okulları” açsınlar...
Aileler için grup tatil çalışmaları yapsınlar, yaylalarda veya deniz kenarlarında İslâmî şartlara uygun, tesettürlü eğitim ve öğretim programları hazırlasınlar. Oralarda hem hanımlar hem beyler, hem de çocuklar eğlensin, dinlensin, tanışsın, dostluklarını pekiştirsin, sevap ve ecir kazansın!”
“Boş zaman” modern zihniyetin “yeni bir tüketim kapısı” açmak için ürettiği bir kavramdır. Zira Müslüman zamanı boş kalacak kadar “boş” değildir. Vakti ibadetleri ile planlanmış, “Yorulunca başka bir işle dinlenen” insanın neden ve nasıl boş bir zamanı olsun ki. “Mahkeme-i kübrada hesabını rahat verebilmeli” dediği yazlar ve tatiller Hocamızın dünyasında fırsatlar zamanıdır:
“Tatil tembellik demek değil, boş durma değil, zaman israfı değil! Çalışmanın şeklini, dozajını ayarlama; yenilik yaparak tazelenme; tebdil-i mekanla ferahlama; sabit işi dolayısıyla gezip göremediği yerleri görme, gerekli ziyaretleri yapma demek olmalı; insan tatilden de bilgisi, görgüsü, sağlığı, dinçliği yönünden bir şeyler, pek çok şeyler kazanmış, enerji depolamış, gençleşmiş, dinçleşmiş, azmini artırmış olarak dönmeli”
Ve bu orijinal çalışmanın ilk uygulayıcısı olarak ekliyor:
“Biz, geçtiğimiz yıllarda çeşitli, başarılı, mükemmel tatil çalışmaları yaptık; çocuklar için yaz okulları kurduk; gençler için deniz kenarları ve dağ yaylalarında eğitim kampları düzenledik; aileler için otel eğitim programları düzenledik. … Bu tür kamplar, katılacak ailelerin iş, zaman ve tatil durumlarına göre senenin muhtelif aylarında, muhtelif coğrafî bölgelerimizde, hatta yurt dışında yapılabilir, münasip bir gemi kiralayarak deniz seyahat turu tarzında da düzenlenebilir.”
Aile Eğitim kamplarının “ Yorucu olmayan hafif bir eğitim, daha ziyade aile, kadın ve çocukları doğaya alıştırma, açık hava hayatını tüm fertlere sevdirme, rûhen ve bedenen streslenen, yorulan bedenleri dinlendirme, her yaştan herkese sağlık ve sağlamlık kazandırma, ihvan arasındaki dostluk ve kardeşliği geliştirme gibi “ amaçları olduğunu ifade eden Hocamız “Aile Eğitim Kampı” çalışmalarını yurt dışında da gerçekleştirmiştir. Biri İngiltere, diğeri Amerika’da yapılan iki kamptan yazılarında memnuniyetle bahsediyor:
“İki güzel, zevkli, ilmî ve faydalı kamp yaptık, konferanslar verdik. Katılan kardeşlerimiz de bendeniz de çok çok memnunuz; gelecek yıllarda da daha geniş organizasyonlar halinde tekrarını dilerim. Bu tür toplantılara civar ülkelerdeki kardeşlerden de katılımlar oluyor. Karşılıklı bilgi ve görgü aktarımı sağlanıyor, teşkilatlanma ve çalışma hedefleri de müzâkere olunuyor, çok güzel sonuçlar alınıyor."
Aile Eğitim kampları sayesinde Hocamız birden fazla faydayı bir araya getirmeyi hedeflemiş ve bunu başarmıştır.
“Kâh deniz sahili, kâh dağ tepesi, kâh orman içi, kâh göl kenarı, kâh pınar başı derken hem Allah'ın bize bahşettiği sonsuz güzellikleri temâşâ etmek, hem sayısız nimetleriyle mütena'im olmak; hem dinlenmek, hem çoluk çocuğu yurdun en şahane yerlerinde gezdirmek; hem ev hanımlarına, çalışan kadınlara rahat rahat nefes aldırmak, hem aileleri birbirleriyle tanışmak, ahbaplıkları pekiştirmek; hem beyleri birbirleriyle buluşturmak, konuşturmak, memleket meseleleri üzerinde düşündürmek, hayırlı işlerde işbirliğine yöneltmek; hem çocukların görgü ve bilgilerini arttırmak, sosyal ve kültürel eğitim seviyelerini yükseltmek gibi birkaç amaç ve faydayı, sonuç ve meyvayı devşiriyoruz bu güzel programlarda.”
Yurt dışında da âdeta gelenekleşen bu aile kampları müslümanlar arası faydalar getirdiği gibi zaman zaman farklı milliyetlerden, hatta gayr-i müslimlerden kimseler de misafirler arasında bulunabilmektedir. Anlaşılan çok yönlü faydalar umulmuş ve bunlara ulaşılmıştır:
“Buradaki ikâmetimizde hâlen faaliyette bulundukları kiralık binada toplantılar, konuşmalar, ziyafetler, merasimler tertipledik; yeni ihtidalar (İslâm’a girişler), tevbeler, tasavvufa katılanlar, intisaplar oldu; çok değerli yeni dostlar kazandık, çok mutlu, sevinçli, neşeli anlar yaşadık, çok hoş günler geçirdik, tatlı intibalar, zevkli hatıralar edindik. Gezme ve ziyaret çok önemli ve çok gerekli. Buradaki Türkler, çoğunlukla İngiliz eşler edinmişler, çoluk çocuğa karışmışlar; İslâm’ı hem kendilerinin, hem de aile fertlerinin tanıması, öğrenmesi, sevmesi lâzım. Bunun için bizlerin uygun, sıcak, sevimli bir ortam oluşturmamız ve çok çalışmamız gerek.”
Toplumsal çalışmalar; vakıf dernek kadınlar
İyilerle birlikte olmak prensibine değer veren Mahmud Es'ad Coşan hocamız insanların çevresinde inançlı ve şuurlu bir halka oluşturmasını, sevdiği, değer verdiği kişilerle iş birliği yaparak, bu iyiler topluluğunun meşguliyeti olan Allah’ın (cc.) rızasına uygun, tavizsiz, istikrarlı, olumlu, verimli, sevaplı sevimli bir şekilde yaşanılmasını tavsiye etmiştir. Bu birlikteliklerin kurumsal bir yapıda olması, sivil toplum kuruluşları aracılığı ile gücün, bilginin, niyetin hatta amaç ve sevginin birleştirilmesi ile iyilik ve hayır büyüyecek ve yaygınlaşacaktır.
Hocamız yurt içi ve yurt dışında kurulmasına öncülük ettiği vakıflar, dernekler, müesseseler, enstitülerin desteklenmesini, inançlı insanların güçlerini birleştirmesini arzu etmektedir:
O halde, nerede olursanız olun, –yurt içinde veya dışında– yaşadığınız toplumla, toplumun meseleleriyle yakından ilgilenin;; iyi insanlarla iş birliği sağlayın; haklı olduğunuz kadar kuvvetli olmaya da çalışın.