İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
Öğle13:16 İkindi17:12 Akşam20:34 Yatsı22:14 İmsak03:59 Güneş05:47 İşrak06:32
Hava - Hava durumuAçık 29°C Nem %45
Türkçe
1 Safer 1447 26 Temmuz 2025 Cumartesi
1 Safer 1447
İMSAK GÜNEŞ İŞRAK ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
03:59 05:47 06:32 13:16 17:12 20:34 22:14
Giriş Yap

Mehmed Zâhid Kotku Hocamızın dilinden; Müstakîm, doğru yolda olmak

Özel Haber
Özel Haber
25.07.2025    |

20. yüzyılın önde gelen mutasavvıflarından ve gönül dostu, âlim Mehmed Zâhid Kotku (Rh.A.), Peygamber (SAS.) Efendimizin yolundan ayrılmayan bir mürşid-i kâmil olarak sesinin ulaştığı bütün insanları, ömrü boyunca doğru yola çağırmış, emr-i bil maruf, neh’yi anil münker yapmıştır.

Sırât-ı Müstakîm…

Kur'an-ı Kerim'de birçok âyette geçen bu ifade, yol anlamındaki sırat'la; doğru, sapmaz, şaşırtmaz anlamındaki müstakîm kelimesinin birleşmesinden meydana gelmektedir. Kur'an'ın, hedefe götürücü ve erdirici yol olarak gördüğü yol, sırat'tır.

“Müstakim” kelimesi, Kur'an'da 37 ayrı yerde geçmektedir. Bunların ilki Fatiha suresindeki “Bizi doğru yola (İslâm’a) ilet (İslâm ile yaşat)” ayetidir.

Bu ayetteki "sırat-ı müstakîm" doğru yol şeklinde tercüme edilir. Hiç bir yerinde meyil ve eğrilik bulunmayan, dümdüz ve dosdoğru yol veya cadde demektir. Fakat bu cadde, bu yol, manevî bir yoldur. Yüce Allah'ın ortaya koyduğu, batıl olmayan, izleyenleri hayra götüren hak yoldur.

"Sırat-ı müstakîm", müfessirler tarafından Allah yolu, hak yol, Allah'ın kitâbı (Kur'an-ı Kerim), imân, imâna tabi olanların yolu, İslâm, Peygamberimiz (SAS.)'in sünnetleri, O'nun ve ashâbının yolu, Ehl-i Sünnet vel Cemâat'ın yolu, Cennet yolu, kısacası İslâm ümmetinin yolu olarak da tarif edilmiştir.

Bu ayetteki istikamet; marifet gibi Allah'ın verdiği bir hidayet ve rahmettir. Allah'a ihlâs ve samimiyetle inanmanın ürünüdür. Mü'minlerin Allah'tan en çok istedikleri nimetlerden biri bu yoldur. Ondan sonra gelen ayette, sırât-ı müstakîm'in ilâhî bir nimet, mutluluk ve saadet olduğu, Allah'ın gazabına uğrayan ve sapık olanların yolu olmadığı anlatılmaktadır.

Sıratı Müstakîm, insan ruhunu Allah'a ulaştıran yolun adıdır.

Düz, doğru ve hatasız olan; namuslu, ahlâklı ve doğruluk üzere bulunan kimse manalarına da gelir.

Yüce kitabımız, hayat kılavuzumuz Kuran-ı Kerim’de bazı ayeti kerimelerde doğru yol şu şekilde geçmektedir.

"Şüphe yok ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin. İşte doğru yol budur.” (Ali İmrân, 3/51).

Bu ayetteki ifade, hem Hz. Muhammed (SAS.)'in ve hem diğer peygamberlerin ortak ifadesidir. Bütün peygamberler insanları Allah'a kullukta bulunmaya davet etmişlerdir. Bu durumun sırât-ı müstakîm olduğu, burada vurgulanmaktadır.

Nitekim Hz. Peygamber (SAS.) de bir hadiste, bu ayetin açıklaması mahiyetinde şöyle buyurmuştur: "Allah'a inandım (imân ettim) de ve müstakîm (istikamet sahibi, doğru) ol!.. " (Müslim, İmân, 67; Ahmed b. Hanbel, III 413, IV, 385).

“Kim (küfürden sakınıp) Allah’(ın dîni İslâm’)a sımsıkı sarılırsa muhakkak o doğru bir yola iletilmiş olur.” (Ali İmrân, 3/101).

Hz. Peygamber (SAS.) de Allah’ın sınırlarını koruyan kimsenin, Allah’ın gösterdiği istikamette yaşayanın sırat-ı müstakim üzerinde olduğunu, bu yolu benimseyen kimsenin Allah’ın gösterdiği yoldan sapmayacağını şu hadis-i şerif ile gözler önüne sermektedir:

“Allah doğru yola dair bir misal verdi. Yolun iki kenarında iki duvar bu duvarların açık kapıları ve bu kapılar üzerinde örtüler vardır. Bir çağrıcı yolun başında ve bir çağrıcı da onun üstünde şöyle çağırırlar: Allah selamet evine davet ve dileyeni doğru yola hidayet eder. Yolun iki kenarı üzerindeki kapılar Allah’ın hudududur. Bir kimse örtüyü açmadan Allah’ın yasaklarına düşmez. Onun üstünden çağıran kişi, Rabbinin vaızıdır.(vicdandır).’’ (Tirmizi, Kitab’ul-Emsal, 1)

Tevhid inancı, sırat-ı müstakimdir, dosdoğru yoldur. Bu yolda sadece bir olan Allah'a itaat, teslimiyet ve kulluk vardır. Bu mübarek yolun son davetçisi Efendimiz Muhammed Mustafa (SAS.) olmuştur. Yüce Allah, din-i mübin-i İslam'ı Kerim Kitabımızla ve Peygamber Efendimizle kemale erdirmiştir. O gün bugündür insanlığı bu bereketli yola çağıran hakiki ilim ve irfan ehli nice bahtiyar kimseler olmuştur.

Hakiki ilim ve irfan ehli Mehmed Zâhid Kotku, bir sohbetinde “Cenâb-ı Hak on haslet verdiyse, o adam dünya va ahiretin bütün afetlerinden halâs olur. Mukarrabîn denilen büyükler, evliyalar var ya, o evliyaların derecesine erişir. Bir de müttakîler var, onların derecesine de erişir” diyerek o hasletlerden birini şöyle açıklamaktadır:

“Sadakatten hiç bir zaman ayrılma! Bütün şeyin sadâkat olsun, doğruluktan kat'iyyen ayrılma!.. Bununla beraber kanaat edecek bir kalbe sahip ol!"

Doğruluk üzere bulunmak emr-i İlahisi gereğince, hayatı boyunca dikkatli ve titiz bir ömür süren ilim, irfan ve hikmet abidesi Mehmed Zâhid Kotku, nakıs insanı hatalardan koruyacak kestirme yolun dosdoğru olmak ve o hal üzere bulunmak olarak belirtmektedir. Şöyle der:

“Dosdoğru ol! kelimesinin Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’i ihtiyarlattığı bilinmektedir. Zira insan, bazı noktalarda başarılı olsa dahi çoğu zaman zayıf bir yaratıktır. Dosdoğru yol her şeyi kapsamaktadır. Yani hareketlerinizde ve duruşunuzda doğru yolda olmaya riayet ediniz. İşte o zaman tam ve kâmil bir mü’min olursunuz.”

Samimiyet

Gönül dostu, âlim Mehmed Zâhid Kotku, Fatiha süresindeki “bizi doğru yola ilet” duasının izahında samimiyete vurgu yaparak bunu yani doğru yola ulaşmayı samimiyetle talep etmemizi, gerçek manada istememizi, ibadetlerimizi yaparken bu niyeti muhafaza etmemizi tavsiye eder:

Sen Fâtiha sûresindeki, ihdina’s-sırâta’l-müstakîm’i (bizi doğru yola ilet) iste ve

gayri’l-mağdûbi aleyhim ve le’d-dâllîn’den (gazaba uğramışların ve

sapıtanların yoluna değil) sakın olma, sonra ebedî yanarsın.

Kusurlarımız ve zayıflığımızdan dolayı her akşam yatmadan evvel güzel bir abdestle hiç olmazsa dört rekat namaz kılmak, arkasından bir tevbe-i istiğfar ya da seyyidü’l-istiğfarı üç kere okuyarak günahlarımızın affı ve doğru yol üzere yaşayabilmemiz için Cenâb-ı Hakk’ın yardımını istemek; biraz zikir, biraz Kur’an, biraz da salavât-ı şerîfe getirerek uyumak ne kadar tatlıdır. Geceleri uyandıkça mümkün mertebe tesbih, zikir ve dualarla meşgul olmak ve hele kalkıp hiç olmazsa iki veya dört rekat namaz kılıp tekrar yatmak ne kadar hoştur.”

Nefisle mücadele...

Zahid Kotku Rha., imtihanlarla dolu dünya hayatında hakikat ve doğruluğun en büyük iki hasmı olan nefis ve şeytan ile mücadele edip ilim ve âhireti tercih eylemeyi tavsiye eder. Bu yolla Müslüman ifrat ile tefrit arasındaki orta yolu, istikamet noktasını tesbit edebilme kabiliyeti ve becerisi ele geçirilmiş olur ki İslam her zaman orta yolu tavsiye etmiştir.

“İlim amelden efdaldir. Amelin efdali de ortancasıdır. Allahu Teâlâ’nın dini ifrat ile tefrit arasındadır. İkisinin ortası sırât-ı müstakimdir, dosdoğru yoldur; onu bulmak Allah’ın tevfîki ile olur. Güzel işler de iki kötü arasıdır. Amelde aşırı gitmek kötü olduğu gibi çok aşağı kalmak da kötüdür. O güzelliğe ancak Allah’ın yardımı ile ulaşılır. Adamın kendi kafasına göre gidişi ise şerli gidiş olur.”

İnsanın melekî ve hayvanî sıfatları vardır. İnsanın nefsini terbiye ettikçe, ruhunu safileştirdikçe meleklerden üstün olduğu hatırlatır Hocaefendi çoğu sohbetinde:

“Zira insan iki sıfatın sahibidir: İlki melekî sıfat, ikincisi de hayvânî sıfat. İnsan ibadet eder, doğru yoldan ayrılmaz ve günahları işlemez ise “melekiyet” sıfatını kazanır. Bunun tersine ibadetinden mahrum kaldığı takdirde hayvânî sıfat üzere olur.”

Aklın doğruluğu ve dürüstlüğü...

Müslümanın dininde doğru yolda olması, aklının doğruluğuna bağlıdır. Aklın doğruluğu ve dürüstlüğü, onun günahlardan kaçması ve korunmasına bağlıdır. Bir akıl sahibi ki günahlardan korkmaz ve kaçmaz, onun dininde istikamet sahibi olabilmesi mümkün değildir. Aklın ölçüsü onun günahlardan kaçmasıyla anlaşılır.

“Öyle ise ey muhterem kardeş! Bir taraftan dinî bilgileri öğrenmeye çalış, bir taraftan da günahlardan ve şüpheli şeylerin hepsinden uzak ol. Hiçbir şekilde dinsizlere uyma. Her gün ilme çalış çünkü ilmin sonu yoktur. Her gün cennetteki gibi yaşa ve yaşat!”

“Allah bir kuluna hayır murad ederse onun kalbinin hicabını, perdelerini giderir ve o kalbe yakin (sağlam ve kesin bilgi) ve sıdk koyar ve kalbini, içine konanları hıfz eder, bir kap gibi kılar. Kalbini selîm, lisanını sadık, tabiatını müstakîm, kulağını işitici, gözünü de görücü kılar” mealindeki Hadis-i şerifini açıklarken gönüller sultanı Zâhid Kotku Hocaefendi’nin dilinden şu sözler dökülmektedir:

“Cenâb-ı Hakk’ın hayır murad ettiği kulunun kalbini açması; onun kalbindeki karanlıkları, perdeleri giderip Rabbanî feyzi almaya kabiliyetli kılmasıdır. Rabbanî feyiz her zaman ve her an mevcuttur, fakat insan kalbindeki karanlıklarlardan dolayı Hak tarafından gönderilen bu nur ve feyizleri almaya kabiliyetli olmadığından kayaların üzerinden kayıp giden yağmur gibi bu nur ve feyizler de o zâtın üzerinden kayıp gider.”

“Yaşama gayemiz Hakk’ın rızasını kazanmak ve sevgili bir kulu olabilmektir”

Bu hatırlamayı sık sık dile getiren Zâhid Kotku Hocamız, kalbin selametinin yani istikametinin dili doğru kullanmaktan geçtiğini zikreder:

“Ne mutlu o bahtiyar kimselere ki, kalbinin selametliği ile beraber dili de çok doğru, sözünde sadık, ahdine vefakârdır. Zira dilin doğruluğu ilâhî ihsanın en büyüklerindendir. Ve bu lisan doğruluğu ile kulun hali düzelir, iki cihanda da aziz olur. İmam Gazzâlî’nin İhyâ’sında da lisan hakkında çok mâlumat bulursunuz. Zaten bu zâtlar yaratılış itibariyle de hilkatları müstakîm olarak yaratılmış olduklarından doğruluk, sadakat, ahde vefa, kalbin temizliği, ahlâkının güzelliği gibi güzel huylar tabiatıyla kendiliğinden hasıl olur. İfrat ve tefritten ârî ve tam bir istikamet üzeredirler. Bunun için kulakları Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i nebeviyyeyi dinlemeye âdetâ âşıktır. Zira hedefi Hakk’ın rızasını kazanmak ve sevgili bir kulu olabilmektir. Onun için kendisine fayda verecek âhiret kelamlarını dinlemeyi pek sever, gözleri de Cenâb-ı Hakk’ın yarattığı sanayi-i bediayı (o güzel sanatı) temâşâ ile tefekküre dalar. Denizlerden inci çıkaran kişiler gibi, bu da Hakk’ın deryasından hikmetler çıkarır, Hak incileri çıkarır; sayısız nimetlere mazhar olur.”

“Dost doğru yol isteyen Kur’an’a sarılsın”

Kur’an-ı Kerim, Allah Teala’nın en aziz meleği Cebrail tarafından insanların en azizine, Peygamber Efendimize vahiy yoluyla indirilmiştir. Onda ne bir şüphe gölgesi ne de bir noksan izi vardır. O tam ve mükemmeldir. Onu insanlara tebliğ eden, yaşayışıyla ahlakına dâhil eden Peygamber Efendimize uymak Kur’an’a uymak ve ittiba etmek demektir. “Dost doğru yol isteyen Kur’an’a sarılsın” diyen Mehmed Zahid Kotku Hocamızın sözlerine bir kez daha kulak verelim:

“Bizim buzdolaplarında sakladığımız yemeklerin bile gerçek vasfıfını kaybetmekte olduğu gözlerimizin önündedir. Binaenaleyh, her müslüman kendisini yaratan, kâinatı yaratan ve kâinat içerisindeki sayısız mahlukatı, mevcudatı ve muhtaç olacağımız her şeyi yaratan bir Allah’ı sevmek, sonra da bize Allah’ı tanıtan ve O’na ibadet etmesini öğreten, cennet yollarını gösteren, cehennem yollarından koruyan Allahu Teâlâ’nın sevgilisi Muhammed Mustafa’yı sevmek, daha sonra da Allahu Teâlâ’nın kitabını sevmek, onu okuyup öğrenmek ve gereği gibi amel etmek başlıca vazifelerimizdendir. Allah’ını seven O’nun gösterdiği yoldan ayrılmaz. Kur’an’ın başındaki Fâtiha sûresini iyi oku ve çok dikkat et. Doğru yol isteyen Kur’an’a sarılsın. Peygamberlerin, velilerin, sıddıkların, şehitlerin yolunu isteyen yine Kur’an’a sarılsın.”

İbadet ancak mülkün sahibi Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Çünkü bizi yaratan, muhtaç olduğumuz ve olacağımız her şeyi yaratan yine o Allah’tır. Herkes ve her şey fânidir. Bâki kalacak olan yalnız Allahu Teâlâ’dır. Onun için ibadet ve taat O’na gerekir, bunu anlamak, idrak etmek ve düşünüp taşınıp Allah’ı bulmak şarttır.

Doğumlarının hicri yıldönümünde rahmetle yâd ettiğimiz ilim, irfan abidesi Zâhid Kotku Hocamız şu tavsiyelerde bulunmaktadır:

“Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hak kaç yerde şeytanın bizim düşmanımız olduğunu açıkça beyan etmektedir ve onun sözlerine uymamayı da tavsiye etmektedir. Her gün okuduğumuz Yâsîn sûresinde şeytanın bizim baş düşmanımız olduğunu beyan ederken, âyetin devamında da; ‘İbadeti bana yapınız, bu en doğru yoldur.’ ifadesi vardır. İnsanı insan yapan ancak dindir. Dinsizlerin hali her gün gözümüzün önünde. Okumaları ve bilmeleri kendilerine hiçbir fayda vermez! Binaenaleyh ilmin faydalı olması şarttır.”

Ana babaya hürmetkâr olmalı...

Gönüller sultanı Mehmed Zâhid Kotku, kişinin daima cesur, azimkâr ve sözü geçer bir kimse olması, ana ve babasına hürmetkâr olması, daima istikamette olması gerektiğini sohbetlerinde sürekli hatırlatır:

“Camilere karşı hürmetkâr olup gerek camilerde ve gerek ezân-ı Muhammedî esnasında konuşmamalıdır. İş başına geçenleri seçerken çok dikkatli olup fazilet sahibi, doğru, müstakim, dindar ve namuslu kimseleri seçmelidir. Müslümanlar arasında gayet sıkı ve sağlam bir ahenk olup katiyen birbirleri aleyhinde konuşmamalı, hatta düşmanları bile olsa insan ve bilhassa mü’min ve müslim olan kimse daima ihtiyatlı davranmalıdır. Gönül kırmaktan, hatır yıkmaktan son derece sakınmalıdır.

Bilhassa ana ve babaya son derece hürmetkâr, mutî, emirlerine itaatkâr olmaya mecburuz. Hiçbir şekilde onları incitmemeye çalışmalıyız. Başkalarına da öyle numune olmak zorundayız. Aynı zamanda Hakk’ın sevdiği ve razı olduğu bir kul olabilmeye sa’y u gayret etmek, çalışmak en sağlam ve doğru yoldur, vesselâm…”

Mehmed Zahid Kotku Hocamızın duası:

“Allah’ım! Sen bizlere ve okuyan kardeş ve evlatlara hidayet ve tevfîkini ihsan eyle ve bizi doğru yoldan ve Hak yolundan zerre miktarı ayırma! Bizleri nefsin eline bırakma ve kendinden başkasına da terk etme!”

 

 

­

 

 

 

© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Kabe
Canlı Yayın
Şuan Canlı Yayın
Canlı Yayın
AKRA CANLI
 / 
Canlı Yayın close icon
AKRA CANLI
Canlı Yayın
Canlı Yayın Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close