Daha yeşil ve ağaçlandırılmış bir çevrenin, stres hormonlarını azaltarak ruh sağlığı üzerinde psikolojik açıdan koruyucu bir etki oluşturduğunu belirten uzmanlar, ağaçlık alanların artmasının da kalp sağlığını olumlu etkileyeceğini kaydetti.
Daha yeşil ve yoğun ağaçlandırılmış alanların insan psikolojisi üzerindeki etkilerini değerlendiren Uzman Klinik Psikolog Aybige Üstüner, yeşil bir çevrede yaşayan bireylerin anksiyete ve depresyon düzeyinin daha düşük olduğunu söyledi.
Zihinsel huzurun fizyolojik dengeye zemin hazırladığını belirten Üstüner, "Doğada olmak, insan beyninde 'gevşeme tepkisi'ni aktive eder. Bu tepki, stres yanıtını düzenleyen parasempatik sinir sistemini devreye sokar ve kortizol gibi stres hormonlarının azalmasını sağlar.
Psikolojik açıdan bakıldığında, doğa ortamında bulunmak kişiyi 'şimdi ve burada'ya getirir, bu da bilinçli farkındalık düzeyini artırarak zihinsel gürültüyü azaltır. Beton yoğunluğu, gürültü ve kalabalık, bireylerin stres seviyesini yükseltirken, yeşil alanlar bunun doğal panzehiridir. Bu açıdan bakıldığında, her park, yürüyüş yolu ya da ağaçlı cadde bir tür psikolojik koruyucu faktör işlevi görür." ifadelerini kullandı.

Üstüner, toplumun genel ruh sağlığını destekleyen, kaygı ve depresyon oranlarını azaltan şehirlerin, aslında daha dayanıklı ve üretken toplumların temelini de oluşturduğunu vurgulayarak, şehirler planlanırken yeşil alanlara daha çok yer verilmesi gerektiğini, şehir planlamacıların artık sadece fiziksel yapıyı değil, psikolojik yaşam kalitesini de tasarlamakla yükümlü olduklarını dile getirdi.
Doğa, bireysel ve toplumsal ölçekte koruyucu bir faktör
Yeşil alanların, yalnızca bireysel rahatlamayı değil sosyal bağlanmayı da desteklediğini aktaran Üstüner, parklar, bahçeler ve yürüyüş yollarının, insanların bir araya geldiği, iletişim kurduğu ve topluluk hissi yaşadığı alanlar olduğunu, sosyal temasın artmasının, duygusal destek ağlarını güçlendirdiğini anlattı.
Üstüner, bunun da kişilerin stresle başa çıkma becerilerini, yani psikolojik dayanıklılıklarını artırdığını vurgulayarak, doğanın hem bireysel hem de toplumsal ölçekte koruyucu bir faktör olarak çalıştığını kaydetti.

Ev bahçeciliği veya park gezintileri gibi basit adımların bile stres yönetiminde önemli bir destek sağladığını aktaran Üstüner, "Evde bitki yetiştirmek, toprakla temas etmek ya da sadece parka gidip birkaç dakika doğayı izlemek bile zihinsel yavaşlama ve duyusal farkındalık sağlar." diye konuştu.
"Şifahanelerin ormanlık alanlarda kurulması boşuna değil"
Prof. Dr. Adil Polat ise depresyon hastalarında vücutta görülen hormon ve diğer değişimlerin kalp sağlığını olumsuz etkilediğini aktararak, "Uzun yıllar boyunca şifahanelerin doğanın içinde, özellikle ormanlık alanlarda kurulması boşuna değil. Dönemin tıbbi bilgi ve imkanlarının bugünle karşılaştırılamayacak derecede yetersiz olduğu düşünülürse yeşil alanların o dönem iyileşmeye önemli katkıda bulunduğu sonucu çıkarılabilir.
Psikolojik olarak sağlıklı bireylerin bağışıklık sistemleri de kuşkusuz daha etkin olacaktır. Psikolojik olarak sağlıklı bireyler dış dünyayla yüzleşmeye daha açık, dünyayı deneyimlemeye daha isteklidir. Bu istekli ve yönelmiş hal muhakkak ki iyi bir bağışıklık sistemiyle mümkündür." değerlendirmesinde bulundu.
AA