Hocamız, Gönül Dostumuz, Mürebbi’miz Mahmud Es’ad Coşan’ı yâd ediyoruz.
Dosyamızda, Onun hayatında, Kur’an-ı Kerim’in tezahürlerini irdeleyeceğiz.
Her türlü derde, maddi ve manevi açılardan şifa sunan Kur’an-ı Kerim, tereddütlere, sıkıntılara, hüzünlere, üzüntülere deva ve mü'minlere bir rahmettir. O Furkan’dır. Yalnız Hak ile batılı ayırt etmekle kalmaz, Hakk’a kul olanlar ile batıla köle olanı da belli eder. Mü’minleri sürura gark ederken, zalimlerin hıncını, gayzını ve kinini artırır.
Her arayan, aradığını onda bulur, ebediyeti murad eden ondan hayat bulur, her korkan onunla korktuğundan emin olur, nasıl yaşanacağına ve nasıl ölüneceğine dair sırlar onda bulunur. Sevilen onun sınırlarına uyuyorsa sevilir, yoksa bu sevgiden ne gibi bir fayda umulabilir. İnsanı sevilmeye değer kılan en sevgiliye olan bağlılığı ve sevgisidir. Sevilmeye değer olanların en azizi ise kişiye Allah Teala Hazretlerini sevmeyi öğretendir.
Mükemmel olmak hiçbir kulun kârı değildir. Kullar kusurlu ve noksanlıdır. Ancak Allah Teala Hz. bir ikram ve rahmet olarak Kur’an-ı Kerimi, mükemmelliği göstereni tarif eden ışıl ışıl bir nur olarak göndermiştir. Herkes ondan alabildiği ölçüde mükemmele yaklaşır, uzaklaştığı ölçüde eksik kalır. Bütün ilimler kaynağını Kur’an-ı Kerim’den alır, o yalnız kainatı anlatmakla kalmaz, insanın kainat içinde nasıl yaşayacağını da tarif eder.
Mahmud Es’ad Coşan Rha de İslam dini için benzer bir ifadeyi İslam Mecmuası’nın Aralık 1987 sayısında kullanır:
“İslâm, kâinatı yaratan Allahu Taalâ'nın mahzâ lûtfu ve rahmeti sebebiyle bize gönderdiği bir prospektüstür; hayatı en doğru, en olumlu biçimde yaşamamız için, bize bahşedilen her türlü nimet ve imkânı en uygun ve en verimli tarzda kullanmamız için sunulmuş bir ‘kullanma talimatnamesi'dir. O, fırsat dinidir, hayat şartlarına uygundur. Ona inanmadan, sımsıkı sarılmadan hayatın manası tam anlaşılamaz; çevre, tabiat ve kainatta uyum sağlanamaz, bahşedilen fırsatlar iyi değerlendirilemez; ömrün sonunda hem maddeten, hem de mânen pişman ve perişan olunur. Ahiret saadetinin olduğu kadar, dünya huzur ve asayişinin; ferdî ve içtimaî, millî ve beynelmilel terakkî ve başarının anahtar ve prensipleri İslâm'dadır.
O sadece manevî, ruhanî ve uhrevî bir âyinler ve ibadetler sisteminden ibaret değildir; aynı zamanda maddî, sıhhî, ailevî, içtimaî, beşerî, evrensel, iktisadî, ticarî, askerî, terbiyevî, ilmî ve kültürel ahkâma sahip; gediksiz, eksiksiz, kusursuz bir sistemdir. Hayattan kopmuş, dünyayla, çevreyle, insanlarla, beşerî faaliyetlerle ilgiyi kesmiş, içine kapanmış bir manastır dini değil; aksine, hayata, insana, cemiyete, devlete, beynelmilele yönelmiş, onlar arasındaki münasebetleri tanzime yönelmiş aktif ve dinamik bir nizamdır; tüm hayatı, Allah'ın istediği tarzda yaşama biçimidir; yüce ve asîl ilâhî yoldur.”
“Kulun dünyada bulunma sebebi Allah Teala Hazretlerine vasıl olmak, onu sevmek ve sevgisini kazanmaktır. En yüce ideal, en yüksek hedef budur! Peki acaba Allah en çok neyi sever? Hadis-i şeriflerde geçiyor ki, Allah'ın dünya üzerinde, bizim bildiğimiz varlıklar içinde en çok sevdiği şey kelâmıdır. Allah'ın kelâmı yedi kat semavâttan ve arzdan, semâdaki ve arzdaki tüm yaratıklardan, her şeyden daha sevgilidir. Allah'ın kelâmını sevmek de Allah'ın sevgisini cezbeder.”
Bu sevgiden hareketle Mahmud Es’ad Coşan, öncelikle talebelerine, sonra bütün inananlara Kur’an-ı Kerim ile alakadar olmayı, onunla aralarında bir yakınlık kurmayı tavsiye eder. Kırk yılda bir görüşen arkadaşlar gibi değil, ona her gün ihtiyaç duyacak kadar dost olmayı salık verir.
Yine bu sevgiden dolayı, Kur'an-ı Kerim sevilsin, ona ilgi artsın diye 1998 yılında Tefsir Sohbetlerine başlamıştır. “Kur'an-ı Kerim sohbetleri” diye adlandırdığı bu tefsir konuşmalarını sosyal meselelere temas ederek sunmuş, dinleyenlerin hayattan kopuk bir hale düşmelerine müsaade etmemiştir. Zira Kur’an’ın kendisi hayatın tâ kendisidir. Tamamlandığında “GÜNCEL BİR TEFSİR” elde edilmesini arzu etmiş, ancak ömrü bu önemli ve çok gerekli vazifeyi ifaya yetmemiştir.
Kur’an-ı Kerim insanların en azizi ve şereflisi olan Peygamber Efendimize indirilmiştir. Ondaki bütün inceliklere vakıf olan, Allah’ın kelamını ilk duyan, söyleyen ve yaşayan O’dur. Peygamber Efendimize uymayı ve sünnetine ittiba etmeyi son derece önemli bulan Mahmud Es’ad Coşan Rha. bu konuya 2000 yılının mart ayında yaptıkları bir konuşmada şöyle dikkat çekiyor:
“Allah'ın emirleri Peygamber Efendimiz'e vahiy yoluyla bildirilmiş Kur'an-ı Kerim'dir. Kur'an-ı Kerim'i okuyacaksın, Kur'an-ı Kerim'de belirtilmiş olan günahlardan, kötülüklerden kaçınacaksın. Kur'an-ı Kerim'in teşvik ettiği hayırları, iyilikleri yapacaksın, iyi insan olacaksın…
Sonra Kur'an-ı Kerim'i, Allah'ın emirlerini en iyi anlamış ve anlatmış, insanlara nakletmiş olan insan, insan‑ı kâmil, en büyük insan, en mükemmel insan Peygamber-i Zişânımız Muhammed-i Mustafa Hazretleri olduğundan, Rasûlüllah'a çok dikkatle bağlanacaksın, her sözünü çok iyi dinleyeceksin! Çünkü o Allah'ın Rasûlü, o her şeyi herkesten çok daha iyi biliyor; çünkü Allah bildiriyor. Onun sünnetine uyacaksın, onun emrini tutacaksın, onun izinden gideceksin; felâha ereceksin!..
Mahmud Es’ad Coşan Hocamızın adeta direktifler halinde sıraladığı bu zorunluluklar ayet ile hadisin birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu göstermek içindir. Hadisler olmadan Kur’an-ı Kerimi anlamaya çalışmak eksikliklere sebep olabileceği gibi mü’mini hatalara da düşürebilir.
“Peygamber Efendimiz boşuna konuşmaz. Söylediği Cenab-ı Hakk’ın bildirmesiyledir. Ahkam-ı şeriyyeden bildirdiği şeylerin hepsinin aslı esası Cenab-ı Hakk’ın ona emridir, bildirmesidir. Onun için sünnet-i seniyye de İslam dininin ana önemli kaynaklarından vazgeçilmez kaynaklarından hatta Kuran-ı Kerim’i dahi en güzel şekilde anlamamızı sağlayacak eşsiz bir bilgi hazinesidir,
Hadis-i şeriflere sımsıkı sarılmak lazım çükü Kur’an-ı Kerim’in en güzel tefsiri, hadis-i şeriflerle oluşan manzaradır. Hadis-i şerifler teferruatı bildirdiği için hiç kaçamak noktası bırakmaz. Hiç açık kapı, delik, gedik bırakmaz. Her şeyi tam tamir eder, tam anlatır. Onun için, hadis-i şerif Müslümanlığı, sahabe Müslümanlığıdır. Hadis-i şerifi okuyan kurtulur. Hadis-i şerifi hiçe sayan, arkaya atan, yan bakan, ‘Hadis-i şerif gerekmez bana Kur’an yeter’ diyen, fitnelere uğrar. Deccalin fitnesine de uğrar. Aldanır, yanılır, sapıtır, şaşırır. Başkasını da sapıttırır, şaşırttırır. Böyle şeylerden haberdar olmayan milletler de yanlış inançlara düşerler. Yanlış insanların peşinden koşarlar. Şeytanın oyununa düşerler, akıbetlerini mahvederler. Ahretlerini mahvederler, akıbetleri hüsran olup, sonra cehennemde ebediyen yanarlar."
İslam, ilk insandan itibaren günümüze kadar gelen hak inanç...
Kur'an-ı Kerim onu içinde barındıran, insanlara duyurulmasını sağlayan, sonsuza dek yaşamasını temin eden, bütün eski kitapların özüdür. O, içinde eski kitapların muhtevâsının bulunduğu kitaptır. Kendinden öncekileri tashih ve tasdik eder. Hicri doğum yıldönümü vesilesiyle yâd ettiğimiz Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız, 11 Şubat 1992 tarihinde Bakırköy’de verdiği bir konferansta şöyle diyordu:
“İslâm dini insanlığın dinidir, bugün de öyledir. Bütün insanlığı birleştirecek dindir. Çünkü bütün peygamberleri tanıyor. Bütün peygamberler İslâm ile hak peygamber olma tasdikini, vesikasını elde etmişlerdir. İslâm onların hak peygamber olduğunu tasdik etmeseydi, herkes tereddüt ederlerdi onların isimleri üzerinde... O halde o peygamberleri tebcîl eden, birleştiren İslâm'dır. Bütün semâvî dinlerin hakîkatlerini, ilâhî kitap Kur'an-ı Kerim içinde toplamıştır. İnsanlığa lâzım olan bütün malzeme Kur'an-ı Kerim'dedir…"
Bu değerli hazine bir kenarda beklesin ve kullanılmasın! Aklın alacağı şey değildir. Elbette bu Onun kadrini bilmeyenlerin kusurudur. Yoksa insanlığa lazım olan her türlü malzemeyi içinde barındıran bir kitabı, her akıl sahibi okumak ve bilmek ister. Çünkü insanın, dünya yaratıldığından beri elde etmeyi en çok arzuladığı şey saadettir. Kur’an-ı Kerim ise ebedi saadetin büyük ve geniş kapısıdır. Bu hususu, Es’ad Coşan Hocamız, 25 Kasım 1995 yılında Antalya’daki bir programda şöyle dile getiriyordu:
“Allah, kitabını okunsun, anlaşılsın, uygulansın diye gönderdi. Yoksa torbaya konulsun, cüz kesesine konulsun, duvara asılsın diye göndermedi. Seccadenin pırıl pırıl yenisi değil, namaz kılına kılına ayak yerleri, secde yerleri eskimişi makbul... Tesbihin çekile çekile pırıl pırıl olmuşu makbül... Kur'an-ı Kerim'in okuna okuna sayfaları kırışmış olanı makbul... Okunmadıktan sonra kıymeti yok…
Gaye ne? Allah'ın sevgisini kazanmak, Allah'ın rızasını kazanmak… İnsan imanı, İslâm'ı iyi bilecek, Kur'an'ı iyi bilecek, Rasûlüllah SAS Efendimiz'i iyi tanıyacak, Rasûlüllah SAS Efendimiz'in hadis-i şeriflerini belleyecek; bilgi tamam... Bilgi yetmiyor, bilgisini uygulayacak"
Kur'an mutlaka okunmalı
Hocamız, Gönül Dostumuz, Mürebbi’miz Mahmud Es’ad Coşan, Kur’an-ı Kerim’in okunmasını çok zaruri bir ihtiyaç olarak görürdü. Uyulması mecburi olan kutsal kitabımızın sadece okunmasında bile pek çok hayır gizli olduğunu, bunun Müslümanlar içi çok büyük bir ibadet ve çok yüksek bir zikir olduğunu belirtirdi. Kur'an-ı Kerim'in değil okunmasının, sayfalarına bakılmasının bile sevap olduğunu vurgulardı. Bu faydaları elde etmenin de bir şartı vardır elbet, yapılan her muameleyi samimiyetle gerçekleştirmek, art niyet taşımamak, iki yüzlülük etmemek, edebi ihlal etmemek... Orijinal buluşları ve söylemleri ile dinleyenlerin ilgisini çeken Mahmud Es’ad Coşan Hocamız, hadislerle izah ettiği bu konuya da modern açıklamaları kullanarak açıklık getiriyor:
“Geçen gün elime bir kitap geçti. ‘İnsanın sözünün iletişimdeki rolü %10'dur, %30'u jestler ve mimiklerdir, %60’ı ise hâlidir’ diyor. Asıl iletişim, asıl haberleşme halle olur. Hal ile iletişimini tam sağlamanın, mesajlaşmayı sağlamanın kitabını yazmış. Konuşmadan da insan iletişim sağlayabilir, mühim olan samimiyettir.
(Ed dînü ennasîhatü) demek, ‘Din samimiyettir’ demek... Zâten arkasından cümlenin gelişi meseleyi anlatıyor: (Kàlû: Limen yâ rasûlallah?) Dediler ki: ‘Kime karşı yâ Rasûlallah?..’ (Lillâhi) ‘Allah'a karşı samîmiyet...’ Eğer öğüt mânâsına olsaydı, Allah'a karşı öğüt söker mi?.. Kul Allah'a öğüt verebilir mi?.. Mümkün değil... Demek ki, öğüt mânâsına değil!.. Allah'a karşı samîmiyet... (Ve lirasûlihî) ‘Rasûlüne karşı samîmimiyet...’ (Ve likitâbihî) ‘Kur'anına karşı samîmiyet...’ Kur'an'a karşı öğüt bahis konusu olmayacak. (Ve lieimmetil müslimîn) ‘Müslümanların yöneticilerine karşı samîmiyet...’ (Ve âmmetihim) ‘Hepsine karşı samîmiyet...’
Ne kadar güzel!.. Din tamamen samimiyettir. Bizim bunu böyle duyurmamız lâzım insanlara... Din kuru merasim değildir, dış şekil değildir; özdür ve samîmiyettir. Tamâmen samîmimiyettir. Allah'a karşı samîmiyet, Rasûlüne karşı samîmiyet, Kur'an'a karşı samîmiyet, yöneticilere karşı samîmiyet, genel olarak müslümanların hepsine karşı samîmiyet... Böyle özetliyor Peygamber Efendimiz..."
Kur’ân-ı Kerîm zenginliktir, hazinedir. Rehber ve kılavuzdur
Kur’ân-ı Kerîm. “Kur’ân, Cebrâil (AS)’ın indirdiği, Cenâb-ı Hak katından (seçkin peygamberi) Muhammed-i Mustafâsına (SAS) inzal eylediği en mukaddes kitabı ve insanlığa en sonuncu ve en sağlam hitabıdır
Onda bizden önceki ümmetlerin halleri, kıssaları, hikâyeleri; bizden sonra dünyanın ve insanların başına geleceklerin, ahiretin, olacak olanların haberi vardır. Hangi dinin, inancın, dünyadaki hangi kavmin ne kusuru olduğu, Allah katında makbul ve doğru inancın nasıl olması gerektiği onda belirtilmiştir.
“O (Kur’ân-ı Kerîm), cennetin nasıl kazanılacağını, cehennemden nasıl kurtulunacağını kesin çizgilerle beyan eder.” Allah-u Teàlâ Hazretleri, onu terkeden, doğru yolu onun dışında arayanı, Hak yoldan sapanı, sapkınlık halinde bırakır. “Ona sırt çevireni, cehenneme düşürür.” “Onu rehber edineni de, cennete götürür”.
Kur’ân-ı Kerîm “Onu öğrenen, öğreten, onun ahkâmını (hükümlerini) uygulayan kimseye delil (rehber ve kılavuz) olup cennete sevkedecektir.” Hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (SAS) bizzat kendisi böyle vaad etmiştir.” (Tirmizi, Sevabu’l-Kur’ân 13, 2907 H.)
“Kur’ân-ı Kerîm zenginliktir, hazinedir. Rehber ve kılavuzdur. (Bakara, 2/185)
Deva ve şifâdır (İsra, 17/82). Şefaati makbul bir şefaatçidir. (Müslim, Müsafirun, 252) Kur’ân-ı Kerîm “Allah katında yerler ve göklerden ve onların içindeki tüm varlıklardan daha sevgili ve daha sevimlidir”.
O hidâyet güneşidir, kurtuluş vesilesidir. O başlara tâc, dertlilere ilâçtır. Gözlere nûr, gönüllere sürûrdur.
“Hayatı boyunca Kur’ân’a uyan kişi Peygamber Efendimiz (SAS)’in kılavuzluğuyla Cennet’e gidecektir. Kur’ân’ı “bilen ileriye gider, maddeten ve mânen yüksek derecelere yükselir.
Güzel kulluk...
Kâinatın hâlıkı yüce Rabbimiz bizden, kendisine güzel kulluk etmemizi istiyor. O'nun rızasını kazanmak için neler yapmamızı, nasıl yapmamızı göstermek üzere bize Hz. Adem'den itibaren, Nuh, İbrahim, Musa, İsa... aleyhimüssalatü vesellam gibi nice peygamberler göndermiş. Tevrat, İncil, Zebur, Kur'an gibi nice mukaddes kitaplar ve "sahife"ler inzal eylemiştir.
Mahmud Es’ad Coşan Hocamızın defalarca ifade ettiği gibi, evvelce olduğu gibi bugünün Müslümanlarının da aslî görevi dini yaymak, İslâm toplumlarını ve nesillerini korumak, cihan halkını irşad etmek, herkesi İslâm'a göre terbiye eylemek, eğitmek ve yetiştirmektir. Hiçbir sebep ve bahane müslümanı bu aslî görevden alıkoymamalıdır. Müslüman için ticaret, sanat, tahsil, memuriyet ve sair çalışmaları tâlî faaliyetlerdir. İslâm'a hizmet bunların yanısıra yürütülmelidir.
“Sizler de geçim talaşları, istikbal endişeleri ve dünya meşgaleleri yüzünden aslî dînî görevini unutmamalısınız. Allah yolunda malınız, canınız ve her türlü imkân ve mûktesebatınızla çalışmalı; tebliğ, talim, irşad ve terbiye faaliyetlerine girişmeli, bu konuda çalışan müessese, dernek ve vakıflarda görev almalı, halen çalışmakta olan fedakar ve şuurlu kişilere maddeten ve manen destekçi olmalısınız ki iflah olasınız, felah bulasınız."
Her gün Kur'an okunmalı
Hayatını bütün Kur’an ve sünnete bağlılığa sarfeden, her anını onu tebliğ ve irşad ile dolduran, adını anmakla şeref bulduğumu Hocamız, Gönül Dostumuz, Mürebbi’miz Mahmud Es’ad Coşan’ın son isteklerini de belirtmeden geçmeyeceğiz:
Her gün bir ayet ezberlemeye lütfen söz verin!.. Her gün bir ayet ezberleyin, bakın kısa zamanda neler öğrenirsiniz. İşte biz de bu cümleden olarak, bu düşüncelerle, arkadaşlarımızla burada karar verdik, size de iletiyoruz ki, sizde yapın diye; her gün bir cüz okunacak!.. Meselâ: "--O gün kamerî, hicrî ayın hangi günü?.." "--Ondördüncü günü..." "--Tamam ondördüncü cüz okunacak!" Hangi günü 24.günü… Tamam yirmidördüncü cüz okunacak.
Allah-u Teâlâ bütün inananları ilim ve irfan sahibi eylesin... Kur'an-ı Kerim'in esrârına âşinâ eylesin... Zevkini dimağlarımıza duyursun, tadını gönlümüze sindirsin… Kendisine aşk ile, şevk ile, zevk ile, rızasına uygun vech ile, ihlâsla, iman-ı kâmil ile ibadet etmeyi nasib eylesin...
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.