Yapay zekanın hayatın her alanında hızla yer edinmesi, üniversitelerdeki öğretim anlayışını da değiştiriyor.
Prof. Dr. Ahmet Başal, yapay zekanın eğitim sürecinde artık kaçınılmaz bir unsur haline geldiğini belirterek, öğrencilerin teknolojiyi sadece eğlence aracı olarak değil, öğrenmeyi destekleyen bir araç olarak kullanmaları gerektiğini vurguladı. Başal, “Yapay zekayı işlerimizi hızlandıran ve üretkenliği artıran bir destek aracı olarak kullanmalıyız. Aksi halde bilişsel tembelleşme ortaya çıkıyor. Öğrencilerin üretim sürecinde kendi düşünsel katkılarını korumaları çok önemli.” dedi.
Başal, yapay zekanın ödev süreçlerini dönüştürdüğüne dikkat çekerek, artık “yapay zekaya dirençli ödevler” verdiklerini söyledi. Derslerde “flipped learning” (ters yüz öğrenme) yöntemini uyguladıklarını belirten Başal, “Ödevleri ders içine taşıyor, öğrencilerin süreç boyunca aktif düşünmesini sağlıyoruz. Böylece yapay zekadan körü körüne yararlanmak yerine, öğrenme sürecine gerçek katılım sağlanıyor.” ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Mithat Korumaz da yapay zekayla birlikte eğitimde büyük bir dönüşüm yaşandığını belirterek, bu değişime direnmek yerine doğru şekilde uyum sağlanması gerektiğini söyledi. Korumaz, “Artık bilgiye ulaşmak çok kolay. Önemli olan bu bilgiyi uygulamaya dönüştürmek. Biz de sınıflarımızı, öğrencilerin becerilerini geliştirebildikleri, uygulama yapabildikleri ortamlara dönüştürüyoruz.” dedi.
Yeni dönemde ölçme ve değerlendirmenin de değiştiğini ifade eden Korumaz, artık sadece sonuca değil, öğrencinin öğrenme sürecine odaklandıklarını vurguladı: “Böylece ölçme, bir baskı aracı olmaktan çıkıyor; öğrenmenin bir parçasına dönüşüyor. Öğrenciler de bu süreçte hem öğreniyor hem gelişiyor.”
Akademisyenler, yapay zekayı eğitimden dışlamak yerine pedagojik bir yaklaşımla entegre etmenin, öğrencilerin hem bilişsel hem de etik açıdan daha donanımlı bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayacağı görüşünde birleşiyor.